Tarih, insanlığın birikimlerini yazıya dökmeye başlayıp kayıt altına almasıyla birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. Her bir kayıt “bir hatırlatma” olmasının yanında aynı zamanda bir “belge” niteliğinde olup insanlığın sonsuzluğa erişme çabalarının bir nevi tezahürü olarak da kabul edilebilir. Bu bağlamda müzik sistemlerinin de çeşitli yönleriyle kayıt altına alınması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Örneğin şarkı, türkü, saz eseri gibi müzik eserlerinin yazıya (notaya) dökülmesi hususu bu ihtiyaçlardan biridir.
Elimizdeki kaynaklara göre, müzik eserlerini yazıya dökme işlemini tarihte ilk kez Sümerlerin başardığı (yani notayı buldukları ve kullandıkları) bilinmektedir. Tarihsel süreç içinde müzik ses sistemleri de gelişmiş ve sistemin ihtiyaçlarına göre nota yazım şekilleri değişime uğramıştır. Bugün aynı müzik sistemi içinde bile, ihtiyaca göre birden fazla çeşitte nota yazım şekli kullanılır hale gelmiştir. Türk Müziği de tarihsel gelişimi içerisinde birçok farklı nota yazım şekli ile kayıt altına alınmaya çalışılmış; Ebced, Kantemiroğlu, Hamparsum ve Batı Müziği notası gibi çeşitli nota yazım sistemleri Türk Müziğinde kullanılmıştır. Bugün itibariyle Türk Müziğinde, “Arel-Ezgi ses sistemi” denilen ve Rauf Yekta Bey (1871-1935), Dr. Zühdü Suphi Ezgi (1869-1962) ve Hüseyin Sadettin Arel (1880-1955)’in Türk Müziği ses sistemi teorisi ve Batı Müziği nota sistemini temel alarak geliştirdikleri nota yazım şekli kullanılmaktadır. Bu sistem TRT nota arşivi, konservatuvarlar, müzik bölümleri ve müzik dernekleri gibi Türk Müziği çevrelerinde halen yürürlüktedir. Türk Halk Müziği notasyonunda kullanılan sistem ise biraz daha farklıdır.
https://sdplatform.com/arel-ezgi-ses-sistemi-uzerine-bir-elestiri adresinden erişebilirsiniz.